28 Eylül 2009 Pazartesi

üzüntü ve muz kabuğu


Ben bu adamı severdim. Daha önce beni hiç hayalkırıklığına uğratmamıştı. Ama şimdi öyle mi ya! Beni çok üzdü ama çok.


Durun durun hemen heyecanlanmayın, üstteki ki cümleyi Ahmet Ümit için yazdım, sevgili için şu anda bu cümleleri kurmaya niyetim yok ( Ama dün Kozyatağı Carrefour'daki Mudo'da sevgili bana cinnet geçirtip, akşam haberlerine çıkmama yol açacaktı o ayrı. Yine beni kandırdı giysi alışverişi yapmak istediğini söyledi, gittik. Fikrimi sordu ama verdiğim hiçbir fikri ve gösterdiğim hiçbir gömleği beğenmedi, dudaklarını bir çocuk gibi büzdü, öyle dolaştı. Benim cinler tepeme çıktı, sinirden bir gömlek, bir pantalon aldım.).


Neyse ya, bak laf nereye geldi. Efenim birkaç gündür elimde Ahmet Ümit'in yazdığı "Bab-ı Esrar" kitabı var. Normalde kendisinin yazdığı kitapları bir solukta okurum ama bu kitap çok ama çok sıkıcı. Toplam 392 sayfa olan kitabın ben 204'üncü sayfasındayım. Ama gitmiyor da gitmiyor. Bir karakter bu kadar mı sıkıcı yaratılır. Bir ben dili anlatım bu kadar mı okuyanı bunaltır. Üzgünüm Ahmet amca ama yarattığın kadın karakter Karen Kimya Greenwood bu kadar mı salak olur. Başına gelenlerle ilgili bu kadar saçma sapan, takıntılı ve safça yorumlar yapabilen bir başka karakter var mı bilemiyorum. Elif Şafak'ın "Aşk"ından sonra biraz daha Sufilik, Mevlevilik iyi gelir, bu konularda daha fazla birşeyler öğrenmek için bir neden olur diye atladım bu kitaba ama sonuç: sıfır!!!. Birşeyler aksamış bu kitapta bence. Sanırım Ahmet Ümit bir kadın karakter yaratamamış, naçizane yorumum bu. Kalan sayfaları okumadan sonunu okuyayım diyorum, kendime yediremiyorum. Sabredip okunacak el mecbur. Şimdi bu kadar mı kötü hiç mi iyi bir yönü yok diyenlere ise altta bu kitaptan beğendiğim bir iki bölümü de sizlerle paylaşmak istedim. Okuyanlar varsa benimle aynı fikirdeler mi öğrenmek isterim. Biri beni aydınlatsın!!!!


"Allah Baba, Hazreti Adem'i topraktan yarattı. Önce bir heykel gibi cansızdı Adem, ne zaman ki Tanrı Baba onun burnuna yaşam nefesini üfledi, o zaman canlandı. Ama sadece canlanmadı, içine üflenen nefesle birlikte Tanrısal ruh ona geçmiş oldu. Ney de öyledir işte, sıradan bir kamış olan bu alet eğer usta bir neyzen tarafından üflenirse muhteşem güzellikte kutsal bir ses çıkartır. Tıpkı içindeki Tanrı ruhunu keşfeden insan gibi." (s.124)

"....sadece kendi bildiklerini doğru sanma. Ne kadar acayip görünse de başkalarının isteklerine saygı göster. Ne kadar acayip görünse de başkalarının isteklerine saygı göster." (s.126)

"Senin suçun değil, bütün yetişkinlerde oluyor. İnsanlar büyünce hislerine duydukları güven azalıyor. Görmedikleri, dokunmadıkları, işitmedikleri, koklamadıkları, tatmadıkları şeylere inanmıyorlar. Hayal kurma yeteneğini kaybediyorlar. Mucizelerin gerçek olamayacağını düşünüyorlar." (s.202)

"Mevlevilikte ölünmez sadece susulur. Ölenler ise sadece susmuş kişilerdir. Onlar aramızda yaşamaya devam ederler." (s.190)

3 yorum:

zafer dedi ki...

Meyan Kökünden şerbet yapılır bilirsiniz.Şerbetçisi arkasına prinçten yapılmış kocakallâvi bir şerbet güğümü yükler ve önünde sıralı bardaklardan birine ustaca ve de köpürterek meyan suyunu döker..Yaa,aklıma takıldı: Neden meyan kökü suyunu Coca Cola gibi şişelemezler..Valla canım meyan kökü suyu çekti..Ben yorumu böyyyle yapayım en iyisi :PP

zafer dedi ki...

Bu arada:

Hırs ve Ceza-Ayça Şen :))

İsmi bana epeyce tanıdık geldi açıkçası. Suç ve Ceza Dostoyevski'nin önemli eserlerinden biridir.Bari bu isim öykünmesinden kaçınsaydınız Sayın Ayça Şen..!

denizero dedi ki...

__gerçekten Aşk la alakası yok .... karakterde çok salak cidden :))__