27 Temmuz 2009 Pazartesi

For the sake of a cup of tea


Havanın yine sokakta omlet pişirtecek kıvamda olduğu bir gün, canım deli gibi çay çekti. Eskiden daha gençken çayla hiç aram yoktu. Sabahları bir bardak çay ( o da kahvaltı başlarken annem koyardı, kahvaltı bitince aklıma gelirdi o çayı içmek) içer okula giderdim. Sonra ne olduysa ben bir çaykolik oldum. Özellikle geçen seneden beri akşamları yemekten sonra iki poşet çayı atıveriyorum demliğe, kendime kadar azıcık çay demliyorum; tv izlerken ya da kitap okurken höpürdete höpürdete çay içiyor(d)um. Şimdilik bu keyfime hava şartlarından dolayı ara verdim. Ama geçen gün ne olduysa canım deli gibi çay çekti. Evine git yap çayını iç di mi ama yok öyle istemedim. Bir arkadaşımı arayayım "hadi gel çay yapıyorum, kek de aldım" desem ya da "çay koysana ben keki alıp geliyorum" desem, otursak o bana anlatsa, saçmalasa, ben anlatsam, saçmalasam, hayaller kursak, dedikodu yapsak diye düşündüm. Ama yok olmadı maalesef çünkü kimi iştedir, kimi çay sevmez, gitsem "sen iç ben meyva suyu içicem" der derdimi anlamaz, kimi depsesif canı birşey yapmak istemiyor, gitsem bana balık gözlerle bakacak sadece hı hı hı hı diyecek ya da binbir bahane uyduracak ne evine çağıracak ne de bana gelecek. Kısacası herkes kendi derdinde....
Hadi arkadaşı geçtim annem olsaydı bari şu şehr-i İstanbul'da. Ona giderdim iş çıkışı, içerdik ikişer bardaktan çaylarımızı, günün dedikodularını alırdım, bana biraz örgü öğretirdi, babamı çekiştirirdik, eve yapmak istediklerimle ilgili biraz fikir verirdi. Ama o da yok. Bu hayalimin gerçekleşmesi için Uzay Yolundaki ışınlanmanın gerçekleşmesi lazım ki ben annemin yanına Balıkesir'e çaya gideyim.

Kendimi çok yalnız hissettim. Değil bir dikili ağacım, çay içecek bir kimsem bile yok.

6 yorum:

zafer dedi ki...

Günaydın,bütün gece uyumadım ve evet uykusuz uykusuz bu saatte "bir dikili ağacınızın olmayışı" bana dert oldu..Hemen sizi bir ağaç sahibi yapayım... :)
....Bir saksı alın,itiraz yok.Çok pahalı değiller ve migros"da bile satılıyor(plastik ve de kahverengiler..)..Toprak da hazır satılıyor hem de o da migros"da..Ve size kalan bu aldıklarınızı önce birleştirmek.Saksıya toprağı döktünüz değil mi?Beceremem demeyin: Gazete kağıdını önceden yere yayın,sonra naylon çuvalının ucunu azıcık kesin fakat geri kalan toprak başka zaman işinize yarayabileceğini düşünerek açtığınız ucu bantlayacak kadar kesin.Ve sonra önceden serdiğiniz gazete kağıdına saksıyı dolduracak kadarının göz kararı kestirip o miktarı üstüne boşaltın(tabbbi ki gazete kağıdına aman durun nereye boşalttınız onu..öff yaa..).Başardınız başardınız hadi ohh..Saksı doldu.Şimdi bir tohum bulmanız lazım.Ceviz olabilir.Bildiğimiz ceviz ceviz..Kabuklu olanından.Durun rica ederim kırıp yiyin mi dedim ben size?Allah"ım yaaa..Başkasının alın şunu şunu hani iri olanı.Tabiat"ın kuralıdır bilirsiniz,güçlü ve iriler daha sağlıklı genleri bir sonraya iletirler.Onun için iri kabuklu bir cevizi(içinin boşalmamış olduğundan emin olun,çürüyüp boşalmış olabilir çünkü) alın ve bunu saksınızdaki toprağın içine 4 santim kadar gömün.Ve toprağı sulayın.Her 2-3 günde bir sulayın bu saksıyı(aman Tanrım bu saksıyı başkasını suluyorsunuz siz,hay Allah)..Ve bir ay sonra filizlendiğini göreceksiniz.Belki biraz daha uzun sürebilir filizlenmesi.Aman siz ne sabırsızsınız,9 ay nasıl durdunuz annenizin karnında dememem için sabrediniz yani hımmm(parmak sallayayım burada).Evet,ceviz 10 yıl içinde keresteye gelebilen bir ağaçtır,başınıza yer çekimiyle düşecek koca koca cevizcikler de cabası.Ceviz yaprağı taze halde suda kaynatılır ve soğuduktan sonra saksılara dökülürse (solucan vs..)parazitleri öldürücü etkisi vardır.Başka..aklıma gelmiyor.Sabah sabah akıl mı kaldı bende.Uykum var çok uykummmm AhoouUWWw..İşte bir dikili ağacınız oluverdi..Tembel şey sizi.Ben yatmaya gidiyorum.Allahrahatlık versin bana.Siz çalışın,soracam.Bab byee..

Sndrfknella dedi ki...

Oyyy kuşuuuuum :((( Ben depresifgillerden miyim yoksa bahanecigillerden mi bilemedim... Koy çayı akşamüstü kekimi alıp geliyorum sana... Dur ben sana telefon açayım en iyisi.. hemen şimdi yorumu görürsün görmezsin neme lazım :))))

öptümmmm

karga'nın günü dedi ki...

Sndrfknella'cım, sen bunların hiçbirine uymuyorsun. Benim canım çay çektiğin de sen tatil dönüşü mahmurluğu içindeydin. Yani bunlar sana değil. Sadece senle benim arama bir iki duraklık bir mesafe girdi o kadar. :)))

karga'nın günü dedi ki...

Sevgili zafer bey, tavsiyeniz için teşekkürler. Hemen bir ağaç edinme işine girişeceğm ama benim oyum salkım söğütten yana. Biraz genişçene bir balkonum var. Diyorum ki bu sene ekersem, belki seneye biledin iki yıl sonra bilemedin dört seneye sevgili ağacım dallarını rüzgarda nazlı nazlı sallarken ben dealtına uzanıp, balkonda kitaplarımı okuyabilirim.
Bu arada yahu siz ne iş yapıyorsunuz ? hep uykusuzsunuz.

zafer dedi ki...

Oh bu arada Salkım-söğüt nazik bir ağactır ve özel bir küf-mantar hastalığı vardır.Sık sık bu hastalığa yakalanır bakımı zordur anlayacağınız.Koca bir ağaç olduğu zaman bile bu yüzden kuruma tehlikesi var.Size tavsiyem ilaçlanmayacak bir ağaç seçmeniz.Mesela ıhlamur olabilir.Hem kışlık ıhlamur ihtiyacınızı karşılarsınız(arkadaşlarınızın bile) hem de güzel kokar(tabii alerjik rahatsızlığınız yoksa bu tavsiyem)..

zafer dedi ki...

Ah vee keşke kırmızı dut dikesniz.Yaprağı dahi yeniyor(dolmasıo yapılır) ve tıpkı domates gibi kansere karşı etkin bir koruyucudur.Ayrıca reçeli yapılır,yaprakları kaynatılıp soğuduktan sonra sabahları aç karnına içilirse peklik derdine çaredir(bağırsak solcanı vs. parazite etkilidir).Kansızlığa karşı ve protein ihtiyacını karşılar vücudun.ayrıca demirC vitamini deposudur.Yaprakları un haline getirip uğday ununa vitamin eksikliği için konulur..Saymakla bitiremeyeceğim kadar özelliği olan bir ağaçtır dut..Araştırın.Sevgiler.