2 Ekim 2007 Salı

Pembe burunlu çılgın










Küçükken evimizin balkonu minik yemyeşil bir bahçeye açılırdı. Annem komşu teyzelerle birlikte çeşit çeşit tatlı tuzlunun eşliğinde bahar öğleden sonralarının beş çayını bu bahçede geçirirdi. Çocukluğumuzun güneşli öğleden sonraları gibi... Bu bahçede oyunlar, çaylar gibi kediler de hiç eksik olmazdı. Tekirinden, sarmanına bir sürü kedimiz oldu. Ne zaman bir yemek pişse tel balkon kapısının önünde sıralanırlar mahzun mahzun bakıp paylarına düşeni isterlerdi.


Annemin biraz titiz ve kedi tüyü hurafelerine olan sarsılmaz inancı yüzünden içeriye girebilmeyi başaran ve aileden olabilen bir kedi olamadı ne yazık ki... Ama kısmet bu senenin Mart ayınaymış.


Onun doğduğunu Sndrfknella'cım söylediğinde çoktan kararımı vermiştim bile; en azından bir kedim olmalı bu noktada Sezen Aksu'dan ayrı düşmeliydim ( bakınız Gülümse şarkısı - bir kedim bile yok anlıyormusun- ) . Biraz beklemem gerekiyordu zira anneleri hala süt veriyordu. Ancak çok da beklemedim çünkü anne hayırsız çıktı erkenden terkediverdi benimkini ve kardeşlerini.


Bir sepetin içinde diğer üç kardeşiyle birlikte duruyordu dersem yanlış olur çünkü diğerleri uslu uslu oturuken benimki miyavlayıp duruyor, sanki minicik boyuyla o koca sepetten çıkabilecekmiş gibi uğraşıp duruyordu. Ellerime aldığımda avuçlarımın içinde kaybolacak kadar küçücüktü. Yağmurdan korumak için montumun içine aldığımda o kedilere has mırıltıları çıkarmaya başlamıştı bile. "Tamam" dedim " hanımefendi memnun oldu!"

İşte Zeliş hanımla ilk buluşmamız böyle gerçekleşti. Aylar ayları kovaladı... Her ay bir öncekinden daha farklı bir numara ile beni şaşırtmaya devam etti ( hoş hala da ediyor ya ). Önceleri pek birşeylere odaklanamaz tek yaptığı uyumakken şimdilerde evimin küçük Everestlerine tırmanmakla meşgul. Kaşla göz arasında salondaki büfenin tepesini Nasuh Mahrukiyi kıskandıracak bir hızda çıkıyor, sonra da dönüp "E ne var canım bir denesen sende yaparsın!" edasıyla bana bakıyor.




Bu yazının yazıldığı esnada kendileri "televizyonun tepesinden dünya nasıl görünür"ü ve "acaba altyazıları yakalayacak kadar hızlı mıyım?"ı test etmek için televizyonun tepesine çıktı ve kendini aşağıya sallandırarak alt yazıları yakalamaya çalışıyor.

Zeliş'in yapacakları bitecek gibi değil sanırım. E o bu kadar marifetli olunca Zeliş hanım yazılarının devamı da gelecek...