17 Mayıs 2007 Perşembe

eskidendi


Artık günler iyiden iyiye uzadı. Saat sekizi geçiyor ama hava hala aydınlık. Bu uzun yaz akşamları bana hep çocukluğumun yaz akşamlarını hatırlatıyor. Akşam yemeği yenilip, okul varsa ödevlerin yapıldığı, okul yoksa da "balkondan biri sokağa çıksa da bizde fırlasak" diye apartman kapılarının dikizlendiği sıcak yaz akşamlarını hatırlıyorum.

Benim çocukluğum küçük bir Karadeniz ilçesinde geçti.İlçenin kendisi küçüktü ama İstanbul'a yakınlığından dolayı her numara orada mevcuttu. Yani son moda neyse bizim orda takipçileri mutlaka olurdu. Bizim oturduğumuz yer "lojmanlar" diye geçen bir yerdi. Zamanında demir çelik fabrikası kurulurken Amerikalılar'ın yaptığı binalardan oluşan çok geniş yeşillik, ağaçlar ve çiçeklerle dolu hoş bir yerdi "lojmanlar". Fabrikada çalışan herkesin birbirini tanıdığı, bildiği gizli bir şey yapmanın mümkün olmadığı bir yerdi çünkü mutlaka bir şekilde o gizli şeyi gören, bilen, duyan olurdu. Kısacası enteresan bir yerdi lojmanlar. Ama bu güvenilir ortam bizim sağlıklı büyümemizi, şimdiki şansız çocuklar gibi olmamızı engelledi.

Yaz tatillerinde sabahtan akşama kadar sokaklarda koşturmanın, evcilik oynamanın, sekseğin,ip atlamanın tadına doyasıya vardık. Bu oyunların en zevklisi akşam yemekten sonra sokağa çıkıp kızlı erkekli saklambaç oynamaktı. Ebe olanın işi gerçekten zordu çünkü zifiri karanlıkta zaten birşey görülemezken o bir de saklananları bulacak, ebeleyecekti. Bir ebe seçilir, o şansızdan 100'e kadar sayması istenirdi. Arada numara yapıp, 10'ar 10'ar sayanlar bir daha ebe olurdu. Bir de "çelik çomak patlatmak" vardı; ebeyi sinir edip bir daha ebe yapabilmek için kıyafet değiştirirdik. Saklananlar birbirinin t-shirtünü giyer, ebe "Nalan,gördüm seni sobe sobe " diye bağırır ama bu mutluluğu "çelik çomak patladı" diyerek sırıtan üçkağıtçılar tarafından bozulurdu.

Tasasız günlerdi o günler, kafadaki tek düşüncenin ebeye yakalanmamak olduğu, gerçek hayatın ucundan kıyısından geçmeyen masumiyet zamanlarıydı o zamanlar.
Şimdi yaz akşamlarında eve dönerken bazen bir rüzgar esiyor ve burnuma çocukluğumun yaz akşamlarının kokusunu getiriyor. Dertsiz tasasız koşarken rüzgarın içime doldurduğu o kokuyu duyuyorum. Derin derin içime çekiyorum, bir daha geri gelmeyecek o güzel günlerin özlemiyle. Yine öyle koşabilmeyi istiyorum ama ne ben eski benim ne de o zaman ki masumiyet kalmış. Bunların hepsi eskidendi çook eskiden.

Çocukluğumu özlüyorum....

4 yorum:

zilsizzarife'nin yeri dedi ki...

Keşke bahsettiğin o tasasız günlere geri dönüversik:(
Gerçektende ne güzelmiş o zamanlar:)

Sndrfknella dedi ki...

Ah be gamlı baykuşum... yine damardan girip darma duman ettin beni!!!! Ben o kadar özlüyorum ki çocukluğumu, fotoğraflara bile bakamıyorum... ağlamaklı oluyorum o asla geri gelmeyecek zamanlara.

Hakkı Arıkan dedi ki...

gerçekten yazılarınız çok dokunaklı. umarım daha mutlu günleri sizi bekliyordur. www.agzimintadi.blogspot.com

karga'nın günü dedi ki...

Hakkı bey yorumunuz ve mutlu günlerle ilgili temenniniz için teşekkürler. Aslında hiçte mutsuz bir insan değilim ama son yazı biraz depresif oldu kabul.Size de çook mutlu günler :)))